Yasal’ın sofrasından eksik olmadı! Tezgahlarda yerini aldı, beyni ve kalbi besliyor


Karadeniz’in sembolü olan hamsi, tarih boyunca Osmanlı ve Cumhuriyet devri Türkiye’sinde balık tipleri ortasında hak ettiği pahası bulamamış, saray sofralarında yer almamış bir balıktı. Sarayda daha çok levrek, kalkan, lüfer üzere balıklar revaçtayken hamsi, varlıklı kesitlerin ilgisini çekememişti.

Oysa Karadeniz halkı için hamsi, sıradan bir balık olmaktan öte, ömrün ayrılmaz bir kesimiydi. Bu küçük balık, Karadenizlilerin gözünde adeta ‘balık üstü’ bir varlıktı ve onu küçümsemek, bölge halkını zahmetten çıkartacak bir durumdu.

Karadeniz’in bıçak ustaları bile dövdükleri çeliği hamsi yağıyla soğutarak bu balığa olan bağlılıklarını gösterirlerdi. Hatta Yasal Sultan Süleyman, Trabzon’da doğup büyüdüğü için hamsiye özel bir değer atfetmiş ve kılıçlarından birinin kabzasına hamsi motifini işletmişti.

Bu sembol, hamsinin Osmanlı sarayındaki ender temsilini ortaya koyuyor. Evliya Çelebi de hamsiden övgüyle bahsetmiş, Lazların bu balık için birbirleriyle tartıştığını ve hamsinin bölge halkı için ne kadar kıymetli olduğunu aktarmıştı.

Kanuni Sultan Süleyman’ın en sevdiği yemeklerden biri olan hamsi tezgahlarda yerini aldı. Haftada en az iki sefer tüketmek ise kalp sıhhatine inanılmaz yararlar sağlıyor.

Hamsinin içeriğinde bulunan doymamış yağ asitleri, kolesterolün düşürülmesine yardımcı olur ve böylelikle kalp krizi, ateroskleroz ve felç riskini önlemeyi sağlar.

Yüksek A vitamini içeriği sayesinde göz sıhhatinin güzelleştirilmesine yardımcı olur. Göz hastalıklarının ilerlemesini önler.

Üstelik demans, depresyon ve unutkanlık üzere beyin hastalıklarını önlemeye yardımcı olur. Hamsi, içerisindeki yüksek protein, kalsiyum ve A vitamini sayesinde kemikleri güçlendirir.